yazılarımızdan arayın

29 Ocak 2023 Pazar

Bilim, dini iddiaları test edebilir mi?

 

İnsanlığın tarih boyunca en çok konuştuğu, tartıştığı ve hatta uğruna birçok insanın ölümle karşı karşıya geldiği konu, Tanrı’nın varlığı olabilir. Zira bilginin kaynağının, yönetim şeklinin sadece hayat, ampirik veriler ve akıl mı, yoksa aşkın bir Tanrı’dan ve göklerden mi geleceği insanın tüm algılarını baştan aşağı değiştirecek ve hatta bazı dinler adına kimin yaşayıp yaşamamasını belirleyecektir. Böyle önemli bir konu hakkındaki yapılan tartışmalarda ise birkaç yıl öncesine, Yeni Ateizm dalgası yayılına kadar hakim olan bakış açısı şuydu: Bilim ve din, birbirinden iki ayrı alandı ve bilimin Tanrı hakkındaki tartışmalarda olumlu veya olumsuz bir yeri olamazdı. Peki, bu gerçekten böyle miydi? Victor Stenger ve Christopher Hitchens ve daha birçok yeni ateist için kesinlikle değil! (Not: Burada mercek altına alınan Tanrı, semavi dinlerin Tanrı'sıdır.)

Birçok yeni ateist bu görüşte olsa ve kamusal alanda birçok söylem ortaya koysalar da, bu konuda en iddialı olan kişi Victor Stenger’den başkası değildi. Kendisinin yazdığı ‘Başarısız bir hipotez: Tanrı’ kitabının tamamı, bu iddia ve onun derinleştirilmesi üzerine kuruludur ki, bugün inceleyeceğim kısımlar da bu kitaba aittir.

 Yeni Ateizmin 4 atlısı.


Stenger, kitabına tarih boyunca Tanrı tartışmalarının Felsefe ve hatta felsefede de ‘Tanrının sıfatlarının çelişmesi/çelişmemesi’ ‘Aşkınlık’ veyahut ‘ontolojik delil’ gibi oldukça esnek, yapılan tanımlar gereği iki tarafın da birbirini kolayca anlamamazlıktan geleceği, birçok defa yeni tanımlamalar ile teologların önceki itirazları görmezden gelebilecekleri ve genelde apriori ve mantık çözümlemelerine dayalı bir alanda yapışıp kaldığından bahseder. Bu sırada ise bize ‘çok daha kesin ve açık’, deneysel ve gözleme dayalı veriler sunan ve sosyolojiden fiziğe evreni ve insanı anlamakta tam bir güven duyduğumuz bilim bu tartışmalardan uzak durmuş ve suskun kalmıştır.

Oysa ki, ayrı alanlar içinde olarak kabul edilen din ve bilim, birbirleri ile çakışan alanlarda iddialarda bulunabilirler. Örnek verecek olursam, Alpereniler adlı bir din kurdum diyelim ve şöyle bir iddiada bulunuyorum: ‘Her gün 10 bardak acı filtre kahve içmek, seni bu dünya hazzın doruğuna ulaştıracak ve sağlıklı kılacaktır.’ Sizce, ben burada dini bir iddiada bulunurken bilimin alanına girmemiş mi oldum? Hayır, tam tersine olgular ve doğal dünyamız hakkında açık bir önermede bulundum. Eğer ben, hakikatleri söylediğimi iddia ediyorsam bu iddia doğru olmak zorundadır ve eğer yanlışlanırsa, ben kendimle çelişirim. Bu iddia ise basitçe bilim tarafından test edilebilir. Eğer gerçekten kahvenin insan üzerinde benim iddiam doğru değilse benim hakikatleri bilme iddiam, iki bilim dalı olan psikoloji ve nörobilim tarafından yanlışlanacaktır. Kısacası, olgusal dünya hakkında her önermede bulunan varlığın iddiaları bilim tarafından test edilebilirdir ve bu testlerin sonuçları, eğer onların hakikati bilmek gibi iddiaları varsa, bu iddiada bulunan dinlerin doğruluğu veya yanlışları hakkında kesin bir sonuç ortaya koyar. Yani bu iki alan, sanıldığı gibi ayrı değildirler ve çakışırlar.

Bir inananın dininin bu şekilde yanlışlandığını varsaydığımızda sonucunda ilk söyleyeceği şey muhtemelen ‘Tamam, ancak ne olursa olsun birinin kaynağı akıl diğerinin ise vahiy/sezgidir, biri diğeri hakkında bir doğrulama ya da yanlışlama yapamaz’ olacaktır ancak günümüzde her dinden insan ‘ampirik verilerin Tanrı hipotezinin desteklediği’ ‘bilimin din olmadan hareket edemeyeceği’ gibi iki alanı neredeyse tamamen birbirleri ile kardeş hale getiren söylemlerde bulunmaktadırlar. Ancak benzer bir iddia ateistlerden geldiği zaman genelde ‘bilime tapmak’, ‘felsefi cahillik’ gbi suçlamalara maruz kalmaktadırlar.


Özellikle ‘bilimin din ile uzlaşması’, Semavi dinleri daha yakından ilgilendirmektedir. Çünkü hem İslam, hem Hristiyanlık hem de Yahudilik dinlerindeki Tanrı algısı sadece bir tetikleyici değil, Stenger’ın deyişi ile ‘Museviliğin, Hıristiyanlığın ve İslamın Tanrısı, atom çekirdeğinde bulunan kuarkların birbirleriyle etkileşiminden en uzak galaksilerdeki yıldızların evrimine kadar evrenin her nano-metreküpündeki her olaya her nanosaniyede


müdahale eden bir Tanrıdır.’ Yani kısacası, gözlemlenebilir dünyamız hakkında birçok iddiada bulunmaktadırlar.

Peki, ya Stenger’ın dinden çok daha büyük bir önem biçtiği bilim nedir? ‘‘Göz ve aletler aracılığı nesnel gözlemler yapmak ve bu gözlemleri betimleyen modeller kurmaktır:’’ Tabi ki bilim, sırf anlık gözlemlere dayanmaz; bunu maksimize etmek peşindedir. Bir hipotez ortaya atılır ve daha sonra bu hipotez deneyler ile tekrar tekrar sınanır.

 Tanrı ise, aslında bu hipotezlerden biridir ve ortadaki iddia da açıktır. Evren hakkında söz konusu fenomenler, bilimsel olarak açıklanamaz -sadece bugün için açıklanamaz değil, sonsuza kadar açıklanamayacağı iddia edilmeli ki buradan kesin, sonsuz bir tanrıya ulaşılabilsin, diğer türlüsü bir kuşkuculuktan öteye gidemezdi- ve doğal betimlemeler, bilimsel yöntemler ile anlaşılamaz. O halde burada maddenin dışında bir şeyler, bir ruh olmalıdır. Örnek olarak fizik yasaları öyle ince ayarlanmıştır ki, bunlar doğal yollardan ortaya çıkmış olamaz. Bir doğaüstü güç bulunmalıdır. Anlaşılacağı gibi bu açıkça varolan ve gözlemlenebilen evren hakkında ortaya atılmış bir iddiadır, doğruluğu için evren gözlemlenmelidir. Bu tür iddialara karşın Stenger, bilimsel hipotez sınama yöntemini izler. Yani ‘’eğer Tanrı hakkındaki şu iddialar doğru ise, biz doğada şu fenomenleri gözlemleyebiliriz’’ iddiasını sınayacaktır. Bununla beraber bir bilimsel iddia test edilirken en doğru sonuç için şu ilkeler gözlemlenebilmelidir.

1.    1. Çalışma protokolleri tüm hata olasılıklarının değerlendirilebileceği şekilde açık ve kusursuz olmalıdır.

2.     2.Sınanan hipotezler, veriler alınmaya başlamadan önce açıkça belirlenmeli ve süreç ortasında veya verilere bakıldıktan sonra değiştirilmemelidir.

3.     3. Çalışmayı yürüten, yani verileri alan ve analiz eden kişiler bu işi sonucun ne olması gerektiğine dair hiçbir önyargı taşımadan yürütmelidir.

4.    4. Sınanan hipotez, kendi yıkımının tohumlarını içinde taşımalıdır. Hipotezi yanlışlayabilecek mümkün deney sonuçlarını sağlama yükü hipotezi öne sürenlere aittir. Böylesi bir yanlışlamanın gerçekleşmediğini kanıtlamalıdırlar. Yanlışlanması mümkün olmayan bir hipotezin hiçbir değeri yoktur.

5.     5. Önceki ölçütleri geçseler bile, rapor edilen sonuçlar bağımsız deneylerde tekrarlanabilecek yapıda olmalıdır.

Tüm bu hipotezlerde, ispat yükü mevcut gözlemlenebilen evrenin açıklamalar adına yeterli olmadığını söyleyen ve tüm bu olgusal dünyanın ardında farklı bir şeyin, sonsuz bir güç gibi açıkça gözlemlenemeyen varlığın olduğunu söyleyen teizm taraftarlarındadır. Eğer bir Ateist evrenin herhangi bir doğaüstü güce ihtiyaç duyulmadan sadece olgusal, gözlemlenebilir dünya ile açıklanacağını söyler ve bunda da başarılı olursa, teizm hipotezine gerek kalmayacak ve yanlışlanacaktır. Zira iddia, doğal dünyanın yeterli olmadığı yönündedir. Ateizm açıkça daha basit, anlaşılabilirdir ve daha az varlığı varsayar. İspat yükü bakımından çok daha rahat bir pozisyondadır. Bu ise bilimsel bir hipotez olarak teizmin üzerine ağır bir yük yükler ki muhtemelen birçok teoloğun bilim ve dini ayrı tutmak istemesinin sebebi budur.


 Teizm sadece verilen örnekelerdeki bilimsel açıdan ‘’kesinlikle test edilebilir’’ iddialarda bulunmakta kalmaz, yine gözlemlenebilecek ve deneysel, gözlem yöntemleri ile test edilebilir olan şu şekilde  hipotezler oluşturur

1. Tanrı evrenin yaratıcısı, koruyucusu ve gözetenidir.

2. Tanrı evrenin yapısının mimarı ve doğa yasalarının yaratıcısıdır.

3. Tanrı olayların akışına istediği zaman müdahale edebilir buna, örneğin insanın yakarışları karşısında kendi yasalarını çiğnemek de dahildir.

4. Tanrı yaşam ve (insanların diğer yaşam formlarına göre özel olduğu) insanlığın yaratıcısı, koruyucusu ve gözetenidir.

5. Tanrı insanları, bedenlerinden bağımsız olarak var olan ve kişinin karakteriyle benliğinin özünü taşıyan ebedi ve gayri maddi ruhlarla donatmıştır.

6. Tanrı, ahlakın ve özgürlük, adalet veya demokrasi gibi diğer insani değerlerin kaynağıdır.

7. Tanrı tarih boyunca hakikatleri kutsal yazılar ve seçtiği kimselerle doğrudan iletişim kurmak vasıtasıyla vahyetmiştir.

8. Tanrı, mevcudiyetine dair delil bulmaya açık hiçbir insan varlığından kendini kasten gizlemez.

Bu tür iddialar ise ne bilimin alanının dışındadır, ne de test edilemezdir. Tüm bu görülen iddialar tıpkı sosyoloji veyahut psikoloji alanındaki bir hipotezden farklı değildir. Yaşadığımız evren ve olgusal dünya hakkında kesin ve doğru olduğuna inandıkları iddialarda bulunurlar ve tekrar edeceğim gibi, bilimsel yöntemlere dayanılarak bu iddiaların test edilmesi onların doğru veyahut yanlış oldukları kesinlikle ortaya çıkartacaktır. Örneğin yapılan gözlemler ve incelemeler sonucu x dininin gerçekten de insani değerler ile uyuşan bir yanının olmadığı ve onun ‘bu dünyada benim emirlerime uyarsan mutluluğun doruğuna ulaşacaksın’ iddiasının yapılan sosyolojik, psikolojik ve nöröbilim deneyler ile uyuşmaması (mesela bu emirleri uygulayan inananların bunalımlara sürüklenmesi veyahut bu emirlere uymayan bireylerin çok daha tatmin olmuş bir hayat sürmeleri, toplumların çok daha mutlu olup daha yüksek seviyede refah sahibi uygarlıklar kurmaları, kısaca Tanrı’nın mutluluğun doruğunu inanmayanların aşmaları) bu dinin hipotezini açıkça yanlışlar ve onu başarısız kılar.  Basitçe, eğer Tanrı varsa ve her şeyi biliyorsa bu iddialar doğrudur ve bu iddialar da olgusal dünya ile ilgilidir, eğer bu iddialar doğru ise ve olgusal dünya ile ilgiliyse bizler de bu iddiaların doğruluğunu deney ve gözlemle, olgusal dünyayı en açık şekilde anlama ve betimleme yöntemimizle test edebiliriz ve bu iddiaların doğru/yanlış olmaları onların hakikat olup olmadıkları hakkında kesinlikle göz önüne alınması gereken bir ölçüttür.

Alperen Özali, 29.01.2023

 

Kaynakça ve daha fazlası adına

Stenger, Victor J., Başarısız Hipotez Tanrı, (Çev.) Algın Sezgintüredi, Aylak Kitap, 2011

Yeni Ateizm Nedir : https://iep.utm.edu/n-atheis/

 Stenger, Victor. The New Atheism: Taking a Stand for Science and Reason (Amherst: Prometheus Books, 2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder